Kalemi elime her aldığımda bırakıyorum içimde
duyguya dair ne varsa. Anlatılacak o
kadar çok şey var ki aslında yinede tane tane seçiyorum kelimelerimi. Her ne
kadar özenle kurmaya çalışsam da cümlelerimi yine de tam anlatamıyorum
hislerimi.
Eline bir kâğıt bir de kalem verseler ve
senden gökteki yıldızları çizmeni isteseler yaptığın şey sadece o kâğıda
noktamsı objeler koymaktan başka bir şey olmaz. Çünkü buradan görebildiğin
sadece o kadardır. Koskoca gökyüzünü noktalarla anlatmak ne kadar aptalcaysa,
insanın da bazen içindekileri anlatmaya çalışması o kadar aptalcadır.
Bugüne kadar anlatmaya çalıştıklarım,
yazdıklarım ve bundan sonra anlatmaya çalışacağım ne varsa hepsi sadece bir
noktadan başka bir şey değil. Oysa içimdeki gökyüzü o kadar sonsuz ki. Taa
derinlerinde ne yıldızlar ne gezegenler ne dünyalar saklı ama gel gelelim bunu
anlatmak ne kâğıt kalemle ne de dudaktan dökülen cümlelerle mümkün. Hem anlatabileceğimin
en iyisini anlatmış olsam bile, insanların görebilecekleri tıpkı yıldızlar gibi
sadece noktadan ibaret olacaktır, çünkü yeryüzünden gökyüzüne bakmaktan
farksızdır insanların sana bakması, seni anlamaya çalışması. İşte kendini anlatmaya
çalışmakta tıpkı bunun gibi. Yani demem o ki benim içimdeki beni de benim
içimdeki senide bir ben bilirim, birde her şeyi bilen Rabbin. Gerisi ne bende
ki beni bilir ne de yüreğimdeki seni.
Zaten seni anlatmak mümkün değil ki. Buna ne
can yeter ne de ömür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder