30 Ocak 2019 Çarşamba

Yaz Yağmuru




Seni aradım hep yağmurlarda, denize uzanan dağların kıyısında.
Nerede bir bulut görsem gittim ardından belki sana rastlarım diye.
Yeri geldi oradan oraya savruldum rüzgarla. Yeri geldi akşamüstü meltemlerini bekledim.
Belki uçsuz bucaksız çöllerde, belki bir çam koruluğunun gölgesinde.
Oysa sen yaz yağmurlarına saklamışsın kendini, gelip geçtin birden.
Daha birbirine değen kirpiklerim ayrılmadan geçip gittin ömrümden.
Sonra ben hep güneşe doğru koştum belki sana rastlarım diye. Sadece bir umuttu benimkisi belki seni bulurum diye.
Ama seni bulsam da bulamasam da ben hep güneşe doğru koşacağım.
Çünkü biliyorum sen oradasın.

29 Ocak 2019 Salı

Sensizliğin Çaresizliği





Seni şiirlerde anlatmak istediğimde neden kelimeler bu kadar acizleşiyor.
Mesela gözlerin gelse aklıma susuyorum, yazamıyorum.
Bırak şiir yazmayı sıradan bir cümle dahi kuramaz oluyorum.
Bilmezdim edebiyatın bu kadar çaresiz kalabileceğini.
Ne şiirler ne şarkılar ne resimler.
Hiçbir şey anlatamıyor seni.
Belki anlatmaya çalışıyorlar ama anlatabildikleri sadece, şu sonsuz evrende küçücük bir nokta kadar bile yer kaplamaz bana göre!
Sahi söyle kime nasıl anlatmalıyım seni?
Dağlara mı haykırmalıyım, sessizliğe mi saklamalıyım?
Yoksa dualarımda secdeye mi fısıldamalıyım?

25 Ocak 2019 Cuma

Geceye Saklanan Gölge





İnsan bazen nasıl başlayacağını bilemiyor cümlelerine.
Bu cümlelerin acizliği midir yoksa insanın içinde kopan fırtınaları tarif edebilecek kelimelerin olmamasından mıdır?
Sessizliğe gömülen feryatları saklıdır insanın içinde.
Düş kırıklıkları birikmiş, yorgun kalbinde.
Hayaller, mutluluklar, hüzünler
Hepsi param parça olmuş ama dökülmez yine de dudaklarından tek bir kelime.
Bazen gözleriyle anlatır insan, bazen de sukutuyla haykırır tüm paramparça olmuş hayallerini.
Belki son bir umut besler o küçük yüreğinde
Belki de vazgeçmiştir her şeyden çaresizce

..ve devam eder yaşamaya kalabalığın içinde, sanki geceye saklanan bir gölge...
···
[Selam olsun geceye saklanan gölgelere ]

Senden Kalan


Eski bir rafta tozlar içinde kalmış bir kitap gibi şimdi yüreğim.
İçinde sana yazılmış cümleler saklı,
Bakma sen tozlar içinde göründüğüne,
zamandan ötürü yıllanmış olmasındandır o.
Bir üflesen uçuşu verir tozlar, ilk günkü gibi taze ve samimi tüm kelimeler.
Bakma yıpranmış görünmesine, yorgunluğundandır o.
Sen gelsen canlanır kozadan çıkmış kelebek misali.
Keşke..
Keşke gelsen de aralasan yüreğimin perdesini.
Göz ucuyla baksan oradan, o bile yeter.
Görürdün orada sana dair gizli saklı ne varsa.
Ama senin kalbin bu kadarını kaldırabilir mi işte onu bilemem.
Bildiğim tek bir şey varsa o da; Senden kalan hiçbir şey eskimedi, öylece duruyor yüreğimin en derinlerinde.

Yarım Kalan



Öyle alınca eline kalemi dökülmez kelimeler, hissetmek gerek
Ha deyince vurulmaz insan bir çift göze, bakınca kaybolmak gerek
Bir defa sulamakla çınar olur mu hiç fidan?
Alelacele sevilmez bir kalp, yaşatmaya iki ömür gerek
Bazı sevgiler ağırdır tek başına kaldıramaz dünya
O yükü ahirete de sırtlamak gerek
...
(Belki de yarım kalan aşkların anısınadır en güzel çiçeklerin mezarlarda yetişmesi)

Geriye Kalan




Bir şarkı mırıldanır dudaklarım

Hayata dair son bir kıpırtı

Son bir sessizlik sarar bedenimi

Edebi düşlerin sonsuz yolculuğunda

..ve damla damla süzülür gözlerimden yanaklarıma doğru geriye kalan ne varsa...

...

Belki bir çiçek açar mezarım da

Yaşayamadığım ne kadar güzel şey varsa yaşatır yaprakların da

Belki toprağıma aşık olur yağmur damlaları

Belki de yeniden hayat bulur orada, geriye kalan ne varsa...

Bataklık ve Papatya

(Bataklıkta papatya yetişmezdi, oysa biz hep yanlış yerde aradık hem papatyayı hem aşkı.) . . . . . . . .

Hiç bitmeyecek bir kitap bu. Tüm yalanlardan uzak, kalbimin kıyısında köşesinde kalmış son saf ve temiz duyguların feryadı. Dudağımdan dökülen kelimeler sanki kafesten bırakılan bir kuş misali kanat çırpıyor gökyüzüne. Zamanın esaretinden kurtul muşçasına, hiç bu kadar içten olmamışlardı. Hiç bu kadar cesur olmamışlardı. Ruhsuzluğun yorgunluğuydu bu hayattan bize kalan. Tüm güzel şeylerimizi bizden alıyor olmasına rağmen paraladık kendimizi onun için. Bize zarar verdiğini bile bile ondan yana olduk hep. Sadece bedenlerimizden bir şeyler götürmedi hayat, ruhumuzdan da çok şey götürdü. Saf ve temiz kalan ne varsa aldı götürdü bizden. İyi olan her şeyi unutturdu bize, sadece sahte duygular kaldı geriye. Tıpkı kendi gibi yalan olan her şey. İşte ben bu yüzden yorgunum aşka. Hiç bitmeyen yarım kalan hikayelerden sıkıldım çünkü. Hepsi birbirinin tekrarı gibi, oyun aynı sadece kahramanlar farklıydı hep. Bu hep böyle oldu. Biz yanlış yerde aradık aşkı. Biz bataklıkta aradık papatyayı. Oysa bataklıkta papatya yetişmez üstadım. İşte tamda bunun gibi, aşk da bu dünyada aranmaz üstadım. Hele ki bedenlerde hiç aranmaz.

Zaman





(Bir toz bulutu gibiydi zaman, savrulup gidiyordu koca bir boşlukta ve içinde anılar yüklü insan parçalarıyla.)
...
Zamanın ellerine bırakıyorum kendimi.
Ne geçmişi düşünüyorum ne geleceği, ne de şimdiyi.
Sadece yaşıyorum, hiçbir şey yapmadan ölümü bekleyen bir hasta gibi yaşıyorum.
Gömüyorum içime pişmanlıkları, mutlulukları, iyi kötü tüm duyguları.
Sadece yaşıyorum, ...öylece kendimce yaşıyorum yorgun ve buruk.
Artık hiç koşmuyorum, hiç acelem yok artık.
Bazen şarkılara gömüyorum haykırışlarımı, bazen de karanlığa, belki birkaç damla gözyaşının içine.
Ama kimse görmüyor saçmalanan cümlelerin ardını, kimse duymuyor sessizliğin içindeki hıçkırıkları, kimse bilmiyor kalbin de insanın da sadece etten kemikten ibaret olmadığını.
En önemlisi de kimse anlamıyor anlatılması güç duyguları.

...ve devam ediyorum yaşamaya tıpkı sizler gibi.

Hoşça Kal



Dile gelmez düşler, umarsızca devam eder hayat, belki bir kavak ağacının gölgesinde papatya kokusuna hasret tarlalar. Derme çatma bir yalnızlık, sıvaları dökülmüş mutluluğun. Birkaç parça hüzün, topladım eşyalarımı. Bilmediğim şehirlerde bilmediğim hayatlara, avucumda bir kağıt parçası üç beş satır hatıra. Sonunda bir "hoşça kal" sonrası yok düşlerin..

Yağmur da saklanan her damla gözyaşı, güneşle açan gülücüklere düşman şimdi. Bir bedende iki can olur mu deme oluyor çünkü. Yeri geliyor koca bir aşk tek bir kalpte yaşanıyor. Ama kaldıramaz onca yükü, ya alıp gidecek pılını pırtını ne kadar yaşanmış anı varsa hepsinde uzağa, ya da kalacak can çekişecek bir köşe başında. Sele serpe uzanmış şimdi tüm anılar yol boyunca, belki bir bankta belki bir sokak lambasının altında. İki dudağın arasına sıkışmış iki kelime "hoşça kal" sonrası yağmurlu bir kaldırım taşı...


(En zoru da iki seçenek arasında sıkışıp kalmaktır ama ne olursa olsun sonuç hep aynıdır. Ne gitmekle biter ne kalıp da ölmekle. Ne de hoşça kalabilir insan.)

DEFNE YAPRAĞİNIN FAYFALARI

DEFNE YAPRAĞİNIN FAYFALARI Defne Yaprağı – Laurus Nobilis Kullanıldığı Yerler Dahilen: Defne yapraklarından yapılan çay halsizlik ve yorgunl...